enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,5700
EURO
34,8716
ALTIN
2.435,57
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Diyarbakır
Parçalı Bulutlu
31°C
Diyarbakır
31°C
Parçalı Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
31°C
Cuma Az Bulutlu
31°C
Cumartesi Az Bulutlu
30°C
Pazar Az Bulutlu
30°C

Öğrenmeyi öğrenme yetkinliği

Öğrenme bir serüvendir ve yol boyu devam eder. İnsanoğlu dünyaya geldiği ilk andan itibaren öğrenmeye başlar. Aile hayatımızda; hayatta kalabilecek pratik bilgileri, kültürümüzü, geleneklerimizi öğreniriz. Topluma adapte olmak ve toplumla birlikte yaşayabilmek için toplumsal normları öğreniriz. Girdiğimiz her ortamda muhakkak bir öğrenme sürecinden geçeriz. Bu serüven hayat boyu devam eder, ancak ölümle son bulur.

Günümüz koşullarında çocukların genellikle 6 yaşına girdikten sonra okul hayatları başlar. Okul dendiği zaman aklımıza genellikle öğrenci ve öğretmen ile donatılmış bir mekân ve zaman tasviri gelir. Her sınıftan her koridordan Matematik, Türkçe, İngilizce v.b ders sesleri yankılanır. Öğretmenler tüm birikimini çocuklara sunarken, çocuklar da bu birikimden faydalanmak ve öğrenmek için zamanını, emeğini, duygularını verir. Aslında gerçekten görüntü böyle mi yoksa görünmesini istediğimiz şeyi mi söylüyoruz diye sormalıyız?

Çok önceden beri var olan öğrenme ve çocuğun öğrenime dahil olma/olmama problemi günümüzde de farklı şekillerde devam etmektedir. Enformasyon toplumunda olmamız, teknolojinin hayatımızın temel materyalleri halini alması, okullarda ve eğitim verilen diğer merkezlerde, “teknolojinin aktif kullanılması” çocuklarda öğrenmeyi hızlandırdığı veya tam anlamıyla gerçekleştirdiği anlamına gelmemekte maalesef.

Eğitim merkezlerinde öğretmenlerin “ çocuklar ödevlerini yapmamakta, dersleri dinlememekte vb.” ifadesi ile ebeveynlerin “ hocam evde ödül de, ceza da versek kitap okutamıyoruz, ders çalıştıramıyoruz vb.” şikâyetleri aslında çocukların kendilerini tanımaması,  öğrenmeyi bilmemesi ve hangi dersi nasıl öğrenecekleri noktasında bilgi sahibi olmamasından kaynaklı olduğunu göstermektedir. Her çocuk, her derste başarılı olamamakta veya her dersi sevememektedir. Bu bize her çocuğun bilişsel öğrenme sürecinin ve yetkin olduğu alanın farklı olduğunu göstermektedir. Herkes farklı bir fıtrat üzerine yaratılmıştır. Bazı çocuklar beyninin sağ, bazı çocuklar beyninin sol lobunu daha iyi kullanabilmektedir. Bazı çocuklar görerek, bazı çocuklar işiterek, bazı çocuklar hissederek daha iyi öğrenebilmektedir. Bu konuyu Uluslararası Eğitim Bilimleri Dergisinde öğrenme modelleri üzerine yayınlanan makalede daha net bir şekilde anlayabiliyoruz:

Eğitim Bilimleri ve Bilişsel Psikoloji üzerine çalışan uzmanların hemfikir oldukları önemli bir nokta her çocuğa özel bir öğrenim modelinin olmasıdır. Lakin şöyle bir durum var ki her çocuk farklı bir öğrenme zekâsına ve yeteneğine sahipken bunu ortak çalışma modelinde ve müfredatta nasıl belirleyeceğiz?

Şöyle ki;  Öncelikle çocuğun kendini tanımasına ve yeteneklerini açığa çıkarabilmesi için imkânları sunmalıyız. Çocuğun hangi alanlarda başarılı olabileceğini, güçlü yönlerinin ve zayıf yönlerinin neler olduğunu keşfetmesine yardım etmeliyiz. Ayak uzvu yetersiz bir çocuktan koşmasını, görme sorunu yaşayan çocuktan renkleri bilmesini bekleyemiyorsak her çocuktan da her derse aynı özveriyi ve başarıyı göstermesini bekleyemeyiz.

Öğrenme; bilgi, beceri, alışkanlık ve tutum kazanma süreci olarak tanımlanır.  Öğrenme eylemi öğrencinin aktif katılımıyla gerçekleşebilir. Yani içsel bir yolculuktur öğrenme. Öğretmen dâhil hiç kimse bireyin öğrenmesini sağlayamaz. Öğretmen ders planı yapar, ders anlatır, yol gösterir, yardımcı olur fakat öğrenme bireyin sadece kendisinin gerçekleştirebileceği zihinsel bir değişimdir. Bu sebepten öncelikle çocukların öğrenmeyi istemelerini sağlamalı ve onlara öğrenmeyi öğretmeliyiz.

Öğrenmeyi öğrenmedeki asıl amaç; bireyin kendini ve yeteneklerini tanımasıdır. Yani kendi sınırlarını keşfetmesi, algısının hangi alanda açık olduğunu öğrenmesi, öğrenme sınırlarını bilmesi ve duyularını ve duyu kontrolünü yapabiliyor olmasıdır. Daha sonra hangi bilişsel zekâsının daha çok geliştiği ve hangi yeteneklere sahip olduğunu öğrenen bir birey hedefini ve yolunu kendi imkânlarıyla çizebilecektir.

Öğrenmeyi öğrenme yetkinliği kazandırdığımız birey artık ne istediğini bilen, planlı çalışan, hedefi olan, kendinden emin ve özgüveni yüksek bir birey olacaktır. Yeni öğrenme stratejileri geliştirir, okur, analiz eder ve yorumlar, öğrenemediği konularda yeni öğrenme yollarına başvurur ve başarısızlıklar onu vazgeçiremez.

Geçmiş yıllarda bir öğrencinin geç keşfedilmiş başarısına şahit olmuş ve doğru adım doğru karar bizleri en güzel yerlere götürür demiştim. Fehime kalabalık ortamlarda sesli kitap okuyamayan bir öğrenciydi. Matematik ve Fen Bilimleri dersleri her zaman kötüydü ve İngilizce dersinden sadece sınıfını geçebilecek seviyedeydi. Türkçe dersi ilginç bir şekilde iyi, yalnız derse katılmaması, verilen okumaları sınıf ortamında anlatmamak için direnmesi bu başarısını gölgeliyordu. Bir gün kompozisyon çalışması ödevi verdim. Sınıftaki öğrencilerimin hepsi yazmıştı, başarılıydı birçoğu yalnız Fehime’nin kağıdı sanki usta bir yazarın elinden çıkmış gibiydi, inanmadım bu yazıyı onun yazdığına ve emin olmak için başka bir başlık altında derste tekrardan yazdırdım. Kağıt yine aynıydı, usta bir yazarın kitabından koparılmış bir sayfa gibi. Fehime’nin yazma konusunda yeteneği vardı, bunu anlamıştım ve kurduğu cümlelerden de kitap kurdu olduğu anlaşılıyordu. Tuhaf olan ise sınıfta derslere katılmaması, okuma yapmamasıydı. Bu çalışmayla aslında bilmiyor olduğundan değil de çok fazla utangaç ve kendine güveni olmadığından dolayı katılmadığını anladım. Daha sonra kendisiyle özel konuştum, ailesiyle tanıştım. Fehime ile daha alakadar olup bu yeteneğini nasıl geliştireceği üzerine yönlendirme yapmakla birlikte zayıf olduğu derslerde nasıl çalışması gerektiği, başarılı olabileceği çalışma stillerini öğretmeye başladım. Fehime bir müddet sonra özgüveni olan, kendinin farkında olan bir öğrenci oldu. Artık sınıfta derslere katılabiliyor, arkadaşları ile dışarı çıkabiliyordu. Zayıf olduğu Matematik ve Fen Bilimleri dersinde sınıf seviyesi ile aynı seviyeye ulaşmıştı. O sene ve sonraki senelerde de Fehime hep başarılı bir şekilde okulu bitirdi.

 Fehime ile birlikte şu öğrenmiştim: Aslında hiçbir çocuk başarısız olmak istemez, zorla ders çalışmak istemez. Çocuklar sadece kendilerinin farkına varabilecek ve kendi yeteneklerini keşfedebilecek öğretmen ve ebeveynlere ihtiyaç duyarlar. Keşfedilen yetenek çocuğu kişisel ve psikolojik noktada da olumlu yönde etkiler. Tıpkı Fehime gibi çocukların özgüvenine, sınıf içerisinde ilişkilerine olumlu katkılarda bulunur. Öğrenmeyi öğrenme yetkinliği bir elmas gibidir aslında. O elması keşfetmek, kişinin kendine giden yolu bulması ve geleceğe yönelik hedeflerinde bir harita edinmiş demektir.

İçinde bulunduğumuz bu süreç de, öğrenmeyi öğrenme yetkinliğinin ne kadar elzem olduğunu göstermiştir bizlere. Eğitimlerin online programlarla devam etmekte olması çoğu çocuğun tek başına öğrenmesini ve bu durumla baş etmesini gerektirmiştir. Eğitim şuuruna ve bilincine sahip ebeveynlerin çocukları daha şanslı iken imkân kısıtlılığı yaşayan veya eğitim noktasında yeterli bilgiye sahip olmayan   ebeveynlerin çocukları bu durumu daha verimsiz bir şekilde geçirdiklerini, yapılan araştırmalarda gözlemleyebiliyoruz. Tüm bunlar  bizlere ve çocuklara; öğrenmeyi öğrenme yetkinliğinin ne kadar ehemmiyetli olduğunu ve hayatımızın her anında yolumuza  bu yetkinliğin faydasının veya zararının  çıkacağını göstermektedir.

Kısacası öğrenmeyi öğrenme; bireyin; kendisini tanıyarak, bireysel öğrenme prensiplerinin farkına vararak, bilgiyi “nasıl ?, niçin?, nereden?, ne kadar süreyle?, hangi gayeyle? alabileceğini” öğrenerek, bilgiye dair “bilişsel ve duyuşsal becerilerini farkederek öğrenme yolunda emin adımlarla yürümesidir. Bu yürüyüşte unutulmamalıdır ki bilgi amaç olduğu kadar da araçtır da. 

Sözün Özü:

Öğrenmeyi öğrenme yetkinliğine sahip kendisinin farkında olan çocuklar yetiştirebilme ümidiyle daha çok çalışalım ve bu konuda çevremizi bilinçlendirelim.

Bilal ŞEN’in Yazısı

Yazarın Diğer Yazıları
REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Vbet para çekme