enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Diyarbakır
Az Bulutlu
33°C
Diyarbakır
33°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
28°C
Salı Az Bulutlu
25°C
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
22°C
DİYARBAKIR HABERİ
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Sur ilçesinde yeni imara açılan yerlerde vatandaşların ulaşım sorunu yaşamaması amacıyla Teknokent arkasına yeni bir yol inşa ediyor. DİYARBAKIR GAZETE- Yol Yapım ve Altyapı Koordinasyon Dairesi Başkanlığı tarafından sürdürülen çalışmalar kapsamında, kazı ve alt yapı deplase çalışmaları bitirildi, taş dolgu işlemlerine başlandı. 2 bin 180 metre uzunluğuna...
27.04.2024
Diyarbakır’da bin 109 dernek olduğu öğrenildi. Dernek sayısının kentin nüfusunun yüzde 1,1’in oluşturuyor. 2023 yılına göre, Diyarbakır’da 50 bin kişinin bu derneklere üye olduğu öğrenildi. DİYARBAKIR GAZETE-  Diyarbakır İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre, Diyarbakır’da bin 109 derneğin olduğu öğrenildi. Bu sayısı Diyarbakır nüfusunun yüzde 1,1’ine tekabül ederken,...
27.04.2024
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, kent merkezindeki ana arterlerde kırılan ve eksik olan yerlere çöp kovaları yerleştirmeye başladı. DİYARBAKIR GAZETE- Büyükşehir Belediyesince başlatılan temizlik kampanyası kapsamında çöp kovası montaj ekibi oluşturuldu. Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı, başlattığı çalışma ile 136 ana arter, cadde ve bulvarlarda kırılan ve eksik olan yerlere çöp...
27.04.2024
Amedspor teknik direktörü Mesut Bakkal, Soma maçı için hareket etmeden son mesajını verdi. Bakkal, “Bir hafta geciktik. Talihsiz bir haftayı geride bıraktık. Diyarbakır’a şampiyon olarak döneceğiz” dedi. DİYARBAKIR GAZETE- Amedspor teknik direktörü Mesut Bakkal, Soma maçı için hareket etmeden son mesajını verdi. Bakkal, “Bir hafta geciktik. Talihsiz bir haftayı geride...
27.04.2024

Ak: Yapabileceğimizin en iyisini yapacağız!

Ak: Yapabileceğimizin en iyisini yapacağız!
REKLAM ALANI

Bismil ilçesine geldiği günden bu yana gerek sosyal ve kültürel, gerek spor ve eğitim alanlarında adeta ilçeye çağ atlatan İlçe Milli Eğitim Müdürü Aydın Ak, Hedefinde her zaman en iyisini yapmak olduğunu ifade ederek, “Yapabileceğimizin en iyisini yapacağız. Coşkuyla, aşkla, şevkle yapacağız. Gerisi Yüce Mevla’mızın takdiridir. Hiç aklımdan ilçe milli eğitim müdürü olacağım ve ileride şu, şu hedeflerim vardır; yok! Amacım en iyisini yapmaktır. En iyisini yaptığın zaman sana yollar açılır, sana makamlar, kurumlar açılır” dedi.

CEHALETİN BEDELİ DE AĞIRDIR

“Bu bizim işimizdir. İşimiz, gücümüz, aşımız, aşkımız tamamıyla işimize odaklanmak, işimizi sahiplenmektir.” Diyen Ak, şunları söyledi:

“Milli Eğitim ise, milli eğitim benim işimdir. Bölgemizin en büyük problemi cehalettir. Cehaletin bedeli de ağırdır. Bu bedel ortadan kaldırmak için, bu bedeli ödememek için, eğitim vereceğiz. Cehaletin panzehiri de eğitimdir, okumaktır, eğitim ve öğretimdir.

BAŞARILI OLMAK DA KAÇINILMAZDIR

Bir ülkenin gelişmişliği eğitim kalitesi ile ölçülür, okuma yazma oranı ile ölçülür, kitap okuma alışkanlığı ile ölçülür. Biz de bu vesile ile az önce dediğiniz sayıları benim almam, bu işle dertlenmiş olmamdan ileri geliyor. Bu işle dertlendiğim için, bu sayılar benim rüyama geliyor, ben bunları ezberlemeyeceğim de, kim ezberleyecek? Yani eğer bizim işimiz, aşımız, aşkımız rüyamıza geliyorsa, biz o işle dertlenmişiz, o halde başarılı olmak da kaçınılmazdır.

VALİMİZ DİYARBAKIR İÇİN BİR ŞANSTIR

Bir de, Sayın Valimiz, İl Valimiz Hasan Basri Güzeloğlu gerçekten Diyarbakır için Diyarbakır’ın eğitimi için bir şanstır. Düşünün iki hafta, üç haftada bir, bizlerle kendi başkanlığında toplantı yapıyor, bu verileri bizden istiyor ve bunlarla ilgili saha çalışmalarından bizden bilgi alıyor ve benim sevdam eğitimdir, diyor. Evet! Böyle bir valimiz var ve gerçekten bizim başarısız olmamız mümkün değil.”

“KARACADAĞ BÖLGESİNDE DOĞDUM”

Biz gazetecilerin gündemine yetişmekte zorlandığı Bismil Milli Eğitim Müdürü Aydın Ak; Hocam biyografinizi öğrenmek istiyoruz?

Öncelikle eğitime önem verdiğiniz için, eğitime duyarlı olduğunuz için, sürekli Diyarbakır’ımızın, bölgemizin güçlenmesi, var olan sıkıntılarımızın giderme bazında öncelik ettiğiniz için, ben teşekkür ediyorum. Basın yasama, yürütme, yargıdan sonra belki de en önemli güçtür. Toplumu yönlendiren, topluma şekil veren, halkı bilinçlendiren ve kamu görevlilerinin de kendi eksikliklerinin bilinmesine ön ayak olan basın bizim için de çok değerli ve her zaman da bizi olumlu yönde eleştirmeleri ve yaptığımız işlerde aksaklık varsa bunların da topluma hizmet anlamında, millete hizmet anlamında, milletin sesi olma anlamında eğitim konusunda da bu denli duyarlı olmanızdan dolayı ben teşekkür ediyorum. Aydın Ak, 1977 Diyarbakır’a bağlı Karacadağ bölgesinden Kavaklı Köyü’nde doğdum. İlkokul, Ortaokul ve Lise’yi Bağlar’da okudum. Yani, niye Bağlar? Göç alan bir yer; ekonomik anlamda sıkıntılı olan bir yer. Sosyal, kültürel, siyasal anlamda sıkıntılı olan bir bölgede ve yokluklar içerisinde, sıkıntılar içerisinde; inşaatlarda çalışarak, direkhaneye giderek, tarlada çalışarak, Adapazarı’na üç yıl; yazın kendi eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için, çalışan ve zorluklar içerisinde ve okumaktan başka alternatifi olmayan, başka çıkış yolu olmayan biridir Aydın Ak. 1995 yılı Namık Kemal Lisesi mezunuyum. 1995 ile 1999 Dicle Üniversitesi, Matematik bölümünü bitirdim. Sonrasında da öğrencilerimize örnek olsun diye, öğrencilerimize emsal olsun diye Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni derece ile kazandım ve derece ile de bitirdim. Bir dönemde köşe yazarlığı yaptım. Şu anda da kişisel gelişim, hem avukatlık hem de ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü yapıyorum. Tabii bunların içerisinde en gurur duyduğum, en hoşlandığım, en böyle kendimi mutlu hissettiğim öğretmenlik mesleğidir. Biz, kendimizi öğretmen olarak görüyoruz.

“YÜCE MEVLAMIZIN TAKDİRİDİR”

Bağlar ilçesinde okuduğunuz zaman aklınıza geleceğinizle ilgili ne geliyordu? O dönem okuyup ne olacağınızı düşünüyordunuz? Bu kadar başarılı olacağınızın kodları o dönem ortaya çıkmış mıydı?

Şimdi hedefsiz hiç bir gemiye rüzgar yardım etmez! Bizim gençlerimizin her şeyden önce bir hedefi olmalıdır. Biz de okurken, okumanın bana zarar vermeyeceğini biliyordum. Okuyan insanlardan zarar gelmeyeceğinin biliyordum. Okuduğumuz zaman, kitaba sarıldığımız zaman, kalemimize sarıldığımız zaman, ileride bu emeğimin beni bir yerlere mutlaka getireceği düşüncesi vardı. Çevremizde pek okuyan yoktu. Bize rehber olan, bize pek yol gösteren yoktu ama okumanın kesinlikle bana zarar vermeyeceğini ve okuyan kişilerin için ve büyüklerimizden “Oku, oku adam ol!” neviden telkinleri aklımızdaydı. Biz de, okursak adam oluruz; adam olmak demek, insan olmak, insanlara faydalı olmak, dertlilere derman olmak, çaresizlere çare olmak demektir. Hedefimde her zaman en iyisini yapmak vardır. Yani yaptığımız öğretmenlikte olsun, yaptığımız bir kaç farklı işte olsun; yapabileceğimin en iyisi, benim hedefim bu. Yapabileceğimizin en iyisini yapacağız. Coşkuyla, aşkla, şevkle yapacağız. Gerisi Yüce Mevlamızın takdiridir. Hiç aklımdan ilçe milli eğitim müdürü olacağım ve ileride şu, şu hedeflerim vardır; yok! Amacım en iyisini yapmaktır. En iyisini yaptığın zaman sana yollar açılır, sana makamlar, kurumlar açılır.

“TOKİ’DE SON GÜN, SON İŞ GÜNÜNDE TÜM İŞ KIYAFETLERİMİN HEPSİNİ İNŞAAT ALANINDA BIRAKTIM”

Sayın Ak, matematik bölümünü bitirdiğinizi söylediniz; matematikçiler biliyorsunuz, genellikle saç, baş dağınık, biraz da agresif. Hukuk bölümünü de bitirdiğinizi söylediniz; eleştirmiyorum, yanlış anlaşılmayayım ama bilirsiniz hukukçular herkese yaklaşımları şüphe üzerinedir. Hesap kitap işini bilen matematikçi ve şüpheci yaklaşan hukukçu olarak, baktığınızda sosyalsiniz, insanlarla uğraşıyorsunuz; sanki psikoloji bölümünden mezun olmuşsunuz, insan ilişkilerini çok iyi biliyorsunuz. Bu konuyu nasıl yorumlarsınız?

Şimdi,  matematik bir deryadır, hukuk da ayrı bir deryadır. Bu iki derya aslında birbirini besleyen, ilk bakışta birbirine zıt olan; biri sayısal ağılıklı diğeri de sanki sözel ağırlıklıdır. Ben, Namık Kemal Lisesi’nde eşit ağırlık mezunuyum. Sayısal branşlı öğretmenlerimizin eksikliğinden dolayı, sayısal dersleri alamamızdan dolayı ben, eşit ağırlık bölümüne yerleştim. Ama, en çok sevdiğim matematik bölümü idi. Eşit ağırlık mezunu olmama rağmen, ilk yılımda matematik öğretmenliği bölümünü kazandım. Matematik biraz da soyut olanı somutlaştırma, biraz da sayısal zekayı geliştirecek bir derstir. Şöyle dediniz: Biz bilim ve ilimle uğraşsaydık doğrudur, Einstein gibi böyle saçımız ve sakalımız birbirine karışırdı. Bizler sadece matematiği sevdiriyoruz. Bizler sadece iki derya olan matematik ve birbirini besleyen hukuku bütünleştiren olması hasebiyle öğretiyor ve uygulatıyoruz. Tabii ki, şu an toplumda en saygın yeri olan meslek öğretmenliktir. Biraz da dediğiniz gibi, avukatların müvekkilleri ile olan ticari yaklaşımı farklı cenaha çekiliyor. Sonuçta özel bir sektördür ve hayatın idamesi de maddiyata dayandığı için işe bu hissiyat da karışıyor. Hukuk algısı da bir sorumluluğu en iyi şekilde yapmanın önemi de büyüktür. Lise’de bizi yönlendiren olmadı ama inşaatta çalışmamız; 1995 yılında Toki’lerin ilk yapıldığı yılda Lise 11.sınıf öğrencisi idim. Ve Toki’de son gün, son iş gününde tüm iş kıyafetlerimin hepsini inşaat alanında bıraktım. Eve gittiğimde annem şunu sordu:

-Oğlum iş kıyafetlerin nerede?

– Anne dedim, ben o elbiseleri attım.

-Oğlum bir daha lazım olacak!

-Hayır, dedim Anne! Ben bu yıl üniversite sınavlarına giriyorum, bir daha Yüce Rabbim bana o elbiseleri nasip etmez İnşaAllah! Ben, okuyacağım.

O şekilde de oldu. Bizde eğer iman, inanç varsa, bizde eğer hedef varsa, yapamayacağımız bir şey yoktur.

“ÜÇ YIL BOYUNCA YAZ AYLARINDA SAKARYA’YA FINDIK TOPLAMAYA AİLECEK GİTTİK”

Hocam yaz tatilleriniz nasıl geçiyordu? Gerçi fındık toplamaya gittiğinizden bahsettiniz ama, genel anlamda nasıl geçiyordu? İlkokuldan tutun üniversiteye dek.

Evet! Bağlar’da Yahya Kemal Beyatlı İlkokulunda, Kuruçeşme muhitinde bulunan Kazım Karabekir ilkokulunda okudum. Sonra derken Namık Kemal Lisesi’nde. Yani, hep öyle Diyarbakır’ın varoş kısmı. En sıkıntılı, eğitim anlamında da sıkıntılı olan yerler. Orada hayata tutunmak güçtü. Yazlarımız hep çalışmakla geçiyordu. Yani, babam inşaat sektöründe; inşaat işçisi, ben de yanında çalışıyordum. Babam genelde götürü işi alıyordu. Taşeron gibi. Bir evin iç boyasını, dışını, harç işini, sıvasını kendisi alır ve yapardı. Ben de ilkokul öğrencisi, ortaokul öğrencisi olarak çalışırdım. Başkasına para vermektense ben çalışıyordum. Ve bu vesile ile genelde yaz aylarımız hep çalışarak geçti. Bırakın yaz aylarımızı, eğitim, öğretim süresinde de her Cumartesi ve Pazar ve bazen de, okul çıkışında çalışırdık. Ya bazı günler arkadaşlarla top oymaya giderdik, ya da inşaatlarda çalışırdık. Üç yıl boyunca Yaz aylarında Sakarya ilinin Karasu ilçesine fındık toplamaya ailecek gittik.

“KOLTUĞUMUZUN ALTINDA BİR KAÇ KARPUZ TAŞIMAK ZORUNDAYIZ”

Öğrencilik döneminizde bir koltuğa bir kaç karpuz sığdırmışsınız; inşaat, fındık toplama, ders çalışma ve derken Allah nasip etti, öğretmen oldunuz, müdür oldunuz, avukat oldunuz. Hayata atıldıktan sonra da bir kaç karpuzu bir koltuğa sığdırıyorsunuz. Bu güç nereden geliyor, bu nasıl bir duygudur?

Başta da bahsettim. Rahmetli Necmettin Erbakan’ın bir sözü vardır: ”Bir ülkenin asıl gücü tankı, topu, tüfeği değil, asıl gücü imanlı, şuurlu, hedefi olan gençleridir”  Şimdi biz gençlerimize örnek olma adına daha çok çalışmalıyız. Gençlerimiz başarılı, çalışkan ve hayat hikayeleri örnek olan, emsal alınabilecek kişilerden esinleniyorlar. En büyük utku insanın içindeki irade olmalıdır. Sevgi olması lazım, çalışma hırsı olması lazım. Yani ben, daha iyi yapabilirim şiarının olması lazım. Bizim gençlerimizde bir hedef olması lazımdır. İnsanlar sadece bir işle değil, şu an özellikle artık herkes lise mezunudur, artık herkes üniversite mezunudur. Artık bunlar bize yetmiyor. Artık bizim iki veya üç üniversite okuyan, bir kaç yabancı dil bilen, ilimle, bilimle uğraşan, gençlerimizin olmasını istiyoruz. Bir genç eğer kendisine inanırsa, hedefi varsa, özgüveni varsa, ben yapabilirim noktasında dirayeti varsa; bir karpuz değil birkaç karpuzla iyi şeyler başarabiliriz. Her insanımız; esnafımız dahi bir işle değil, bir kaç iş kolu ile iştigal etmektedir. Asıl böyle olmamız lazım. Az önce sosyalleşme konusunda belirttiniz. İnsanların sosyal yönünün çok iyi olması lazım. İş hayatında da başarılı olmak için, girişimci ve sosyal hayatta da aktif olmak lazım. İnsanlarla tabiri caiz ise; sürekli sahada olması lazım. İnsanların derdini dinleyen, insanlara yardımcı olmak için mücadele eden; çünkü eğer ben yokluklar içinde, zorluklar, içinde başarılı olduysam o zaman aslında benim gibi çoğul insanlar da hayli hayli başarılı olabilirler. Bizden daha iyi insanlar vardır, bizden daha zeki insanlar vardır, bizden daha zor durumda olan ama çok iyi yere gelmiş insanlar vardır. Amacımız iyi değil, en iyisini yetiştirebilmek ve onlara örnek olabilmektir. Diyarbakır Anadolu Lisesi’nde on yıl öğretmenlik yaptım. Yani, on yıl matematik öğretmenliği yaptım. Velilerimizden, öğrencilerimizden çok başarılı bir metotla ders verdiğimi, çok başarılı olduğumu ve başarılı öğrenciler yetiştirdiğimi duydum. Ve başarılı öğrenci yetiştirmenin yanında çok da sevilen bir öğretmendim. Hep şu vardı hayalimde: Daha çok kitleye ulaşmak, daha çok gence ulaşmak… Belki de hiç hayalimde olmayan ilçe milli eğitim müdürlüğü idi. Bu vesile ile diyorum ki; iyi ki ilçe milli eğitim müdürü olmuşum çünkü ilçemizde 35.172 öğrencimiz vardır. Şu an 35.172 öğrencimize şu an ulaşabiliyorum. O öğrencilerimize dokunabiliyoruz, dertleri ile meşgul olabiliyoruz. Her hafta okul müdürlerimizle, rehber öğretmenlerimizle, Beden Eğitimi öğretmenlerimizle, okul öncesi öğretmenlerimizle biz bunlarla toplantı yapıyoruz, gençlerimize, geleceğimize sahip çıkmak için her şeyi yapıyoruz. Bu işi sevmek zorundayız, bu işi yapmak zorundayız, koltuğumuzun altında bir kaç karpuz taşımak zorundayız. Gençlerimiz için, geleceğimiz için, yarınlarımız için, ülkemiz için, ümmetimiz için, bu bölgemizin, bu coğrafyamızın ihyası için elimizden geleni yapmalıyız. Rabbim bu güzel coğrafyaya güzel nimetler vermiş. Yer altı kaynakları; petrol, doğalgaz, kaya gazı, hepsi var. Yer üstü kaynakları; Bismil ilçesi, uçsuz bucaksız tarım arazileri var, güneşimiz var, suyumuz var, toprağımız var. Bizim için bunlardan daha önemli olan güçlü bir milletimiz ve hedefi olan gençlerimizin olması lazım.

“VALİMİZ DİYARBAKIR İÇİN DİYARBAKIR’IN EĞİTİMİ İÇİN BİR ŞANSTIR”

Hocam önünüzde not aldığınız bir kağıt yok. Teknik olarak öğrenci sayınızı ve diğer bilgileri belirtiyorsunuz. Bunun formülü sırrı nedir? Eğitimci olarak konuya spesifik olarak hakim olmanız mesleğe bağlılığınızdan mı kaynaklanıyor? Eğitimci ve öğrencilere tavsiyeniz nedir?

Bu bizim işimizdir. İşimiz, gücümüz, aşımız, aşkımız tamamıyla işimize odaklanmak, işimizi sahiplenmektir. Milli Eğitim ise, milli eğitim benim işimdir. Milli Eğitim ile ilgili tüm bilgileri benim bilmem lazım, milli eğitim ile ilgili tüm çalışmaları benim bilmem lazımdır. Bizim bu yıl üniversite sınavına giren, 12. sınıfta olan öğrenci sayımız 1529 kişidir. Bu 1529 kişiye üniversiteye hazırlıkta ders verdik, seminer verdik. Bunların tamamına ulaştık. Şu an okuma yazma ile ilgili Türkiye’de okuma yazma oranı % 96.09, Diyarbakır’ımızda % 91, Bismil’imizde okuma yazma oranı ise 91.88′ dir. Türkiye’de okuma yazması olmayan; Türkiye nüfusu 80 milyon üzeri olarak hesaplandığında, şu an okumaz yazmaz sayısı 2 milyon 495 bin, Diyarbakır’da okumaz yazmazımız sayımız 65 bin, Bismil’ de okumaz yazmazımız 7727 kişidir. Şu anda bizim hedefimiz % 91. 88′ den Türkiye ortalamasına yani, % 97 çıkarmak için en az 4394 öğrenci adayımızı, 4394 okumaz yazmazımızı şu an tespit ediyoruz, bunların okuma yazmayı öğrenmeleri için, kendilerini geliştirebilmeleri için,, efendim gittikleri durakların hangi durak olduğunu, gelen mektubu veya gelen mesajı okuyabilmeleri için veya nereye gidebilecekleri konusunda hep başkasından yardım almaktansa, kendi binalarının isimlerini, kapı numaralarını kendilerinin öğrenebilmeleri için şu an Halk Eğitim Merkezi bünyesinde kurslar açıp eğitim vereceğiz. Ve şöyle; sınırsız, yeter ki, okumaz yazmazlarımız, okuma yazma öğrensinler. Tüm muhtarlarımızla toplantı yapmışız, tüm okul müdürlerimizle toplantı yapmışız ve en iyi randımanı alacağımızdan kuşkumuz yoktur. Ayrıca ücretli öğretmenlerimiz de bu kursları verebiliyor. Ücretli öğretmenlerimiz kursiyerlerimizden, köylerden ben yaşlıyım, yaşım itibarı ile, ya da ben bayanım toplumda ders görecek psikolojiye sahip değilim diyenlere camide de kurs veriyoruz, kişinin kendi evinde de kurs veriyoruz. Öğretmenleri evlerine gönderiyoruz. Yani yeter ki öğrensinler. Çünkü bölgemizin en büyük problemi cehalettir. Cehaletin bedeli de ağırdır. Bu bedel ortadan kaldırmak için, bu bedeli ödememek için, eğitim vereceğiz. Cehaletin panzehiri de eğitimdir, okumaktır, eğitim ve öğretimdir. Bir ülkenin gelişmişliği eğitim kalitesi ile ölçülür, okuma yazma oranı ile ölçülür, kitap okuma alışkanlığı ile ölçülür. Biz de bu vesile ile az önce dediğiniz sayıları benim almam, bu işle dertlenmiş olmamdan ileri geliyor. Bu işle dertlendiğim için, bu sayılar benim rüyama geliyor, ben bunları ezberlemeyeceğim de, kim ezberleyecek? Yani eğer bizim işimiz, aşımız, aşkımız rüyamıza geliyorsa, biz o işle dertlenmişiz, o halde başarılı olmak da kaçınılmazdır. Başarılı olmamız ve bilinen sayıları artırmamız kaçınılmaz olacaktır. Bir de, Sayın Valimiz, İl Valimiz Hasan Basri Güzeloğlu gerçekten Diyarbakır için Diyarbakır’ın eğitimi için bir şanstır. Düşünün iki hafta, üç haftada bir, bizlerle kendi başkanlığında toplantı yapıyor, bu verileri bizden istiyor ve bunlarla ilgili saha çalışmalarından bizden bilgi alıyor ve benim sevdam eğitimdir, diyor. Evet! Böyle bir valimiz var ve gerçekten bizim başarısız olmamız mümkün değil.

“AMACIMIZ ONLARI KAZANMAKTIR”

Siyaset penceresinden bakarak, bir eğitimciye soru sormak istiyorum: Eğitim alanında çıtayı çok yükseltmişsiniz. Eğitimle aksi fraksiyonlara gidişin, teröre katılımın önüne geçebileceğini düşünüyor musunuz?

Şimdi bir terör var ve bir terörist var. Terörist ile mücadele bizim görevimiz değil. Terörist ile mücadele kolluk görevlilerinin, jandarmanın, istihbaratın, emniyetin görevidir, halkın görevi değil. Halkın görevi terörü bitirmektir. Terörü halk isterse bitirir. Halk isterse… Biz kendimizi bildik bileli; yani, son otuzbeş, kırk yıldır, hep işte 5 bin kişi, 10 bin kişi dağda deniliyor. O kadar da terörist öldürülüyor. Peki, niye bitmiyor? Ha demek ki katılım var, demek ki, destek var, demek ki sadece içeriden değil, dışarıdan; az önce anlattığımız gibi, bu bölge, bu coğrafya bu kadar zengin iken, yedi düvelin gözü buradadır ve terörü, buradaki insanlarımızı kandırarak tırmandırıyorlar. Ve gözleri bu bölgede olacak. Biz bu bölgeye, bu bölgenin asli unsurları olan ümmet bu bölgeye sahip çıkacak! İşte ümmet nasıl sahip çıkacak, ümmet nasıl oyuna gelmeyecek, ümmet nasıl bir birini ötekileştirmeyecek; kürtsün, türksün, arapsın, şiisin, efendim galatasaraylısın, doğulusun, siyahsin, esmersin söylemleri ile bizi kutuplaştıran, asimile eden, bir birimize düşman eden yabancı unsurlar var. Bunları biliyoruz. Okuyan bir insan nasıl canlı bir bomba olur? Devletini, milletini seven bir insan, çoluk çocuğunun geleceğini seven bir insan nasıl canlı bomba olur? Bu anlamda eğitimle teröre giden o katılımın önünü kesebiliriz. Katılımın önünü nasıl keseceksin? Gidenlerin geneli gençtir. Hangi gençlerdir bunlar? Okuldan atılan gençlerdir, başarısız olan gençlerdir, efendim yetim, öksüz olan gençlerdir, efendim bizim sahip çıkmadığımız gençlerdir, bizim okutmadığımız gençlerdir. Okumayan gençlerin canına okuyacak örgütler var, sahip çıkmadığımız gençlerin canına kast eden örgütler vardır. Çocuk önce ne yapıyor? Sınıfa geç kalıyor, sınıfta yaramazlık yapıyor, öğretmen O’na ne yapıyor? Dışarı atıyor. Efendim geç geldin! Çocuk alışıyor, geç gelmeye alışıyor(?) Çocuk bu sefer bahçede oynuyor bizim öğretmenimiz bahçeden dışarı attırıyor. Okuldan atılan çocuk sigaraya alışır, uyuşturucuya alışır, ondan sonra ne olur? Tehlike olur! Terörün eline geçer. Uyuşturucunun da et büyük destekleyicisi terördür. Terörden önce uyuşturucu çıkar, ondan sonra terör patlak verir. Biz bu gençlerimizin okuldan atılmaması, sokağa atılmaması uyuşturucuya bulaşmaması ve teröre katılmaması için mücadele etmeliyiz. Amacımız onları kazanmaktır. Her Salı, Bismil Fen Lisesi’nde derse giriyorum. Geçen Salı Fen Lisesi’nin kapısının dışında bir öğrenci gördüm. Dışarıda idi. Biz genellikle dışarıdaki çocuğa müdahale etmiyoruz. Bizim öğrencimiz değil(!) Nasıl bizim öğrencimiz değil, bizim öğrencimizdir, bizim geleceğimizdir, bizim servetimizdir! Sordum:

-Niye buradasın, diye

-Dedi, ben öğrenci değilim,

-Nasıl öğrenci değilsin?

-Senin yaşın ondört- onbeştir

-Öğrenci olman lazım!

-Ben, dedi sınıfta kaldım,

-Ne zaman kaldın?

-Bu yıl,

-Nasıl kaldın?

-Terk ettim.

-Peki ne yapıyorsun?

-İş bulacağım.

-İşin var mı?

-Yok!

-Ne zaman bulacaksın?

-Bilmiyorum!

-Daha sekize onbeş dakika var, ne işin var burada?

İşte ben aslında okula gelmek istiyorum ama, başarısızım, geç gelince, başarısız olamayınca da okumak istemedim ama, şu an pişmanım. Peki kaç gündür okulu bırakmışsın? İki aydır bırakmış. Bu öğrencimiz 15 Temmuz Şehitler Anadolu Lisesi öğrencimizdir. Hemen o anda okul müdürümüzü çağırdık. Okul müdürümüz ile birlikte o öğrencimizle sohbet ettik. Anlattı, anlattık, geleceği anlattık, yarını anlattık, çocuk dedi ki Hocam ben okuyacağım. Müdüre dedik ki Hocam olabilir mi böyle bir şey? Müdür Bey dedi ki; on günü aştığı için bizim mevzuata aykırıdır. Bakanlık direkmen sınıfta bırakıyor. Nasıl sınıfta bırakıyor dedik. Eğer bu çocuk okumak istiyorsa biz mevzuatı da deleceğiz, inisiyatif alacağız. Ve o çocuğumuz şu an okulda. Bu sadece bir kaç önceki olaydı. Buna benzer biz yüzlercesini yaşıyoruz. Öğretmenlerimize bunları kazanmalarını, okulda tutabilmelerini, istiyoruz. Siyasetçilerimizden de şunu istiyorum: Gençlerimize yatırım yapsınlar, geleceğimize yatırım yapsınlar. Fetö nasıl çıktı? Fetö iki Z ile uğraştı: Zengin olanlarla ve zeki olanlarla. Gariban çocuklardan en zekilerini kıskacına aldı. Fetö hangi boşluklarla büyüdü? Dershanelerle. Devlet yapamıyor, ben yapıyorum dedi. Aslında eğitim sistemimizi baltalayan da Fetö oldu. İmam Hatiplerimizi kapatan Fetö idi, dershaneler güçlü olsun, devlet okulları güçsüz olsun dedi. Etüt merkezleri de, dershaneler de Fetö’ye yaradı. Burada biz devletimizden, bakanlığımızdan şunu istiyoruz: Çocuk okul öncesinden, üniversiteyi bitirene kadar; tüm eğitim faaliyetlerinin ücretsiz olması lazım. Hepsini devlet karşılayacak. Devlet, çocuk köyden İstanbul’a geldiği zaman, Diyarbakır’a geldiği zaman yurtta ücretsiz barındıracak. O’nu başka cemaatlerin, başka tarikatlerin, masonların eline vermemesi lazım. Eğitim her alanda ücretsiz olması lazım. Etüt merkezleri; ücretsiz olacak. Tüm sosyal faaliyetler, kültürel faaliyetler devlet tarafından ücretsiz verilecek. Şu anda böyle bir çalışma da var. Devletin son dönemde yürürlüğe koyduğu DYK yani, Destekleme Yetiştirme Kurslarımız var. Hafta içi de, hafta sonu da okullarımızda bu kurslarda eğitim veriliyor. Okulda okuyan öğrencilerimiz ücretsiz bir şekilde öğrencilere ders veriliyor. Dersi veren öğretmenlerimiz ders ücretini alıyorlar. Çözüm şudur: Çözüm öğrenciyi okulda tutmaktır. Öğrenciyi etüt merkezlerine göndermek değil, öğrenciyi birilerinin eline vermek değildir. Fetö gitti, yarın çetö gelecektir. Devletimizin bu alanda, eğitim alanında, kesinlikle her şeyi ücretsiz yapacak ve okulda apacak çünkü, insanlar devlete güveniyor. Siz az önce dediniz ki, ben bir başka şehire gittiğimde Öğretmenevi’nde kalıyorum. Niye? Kamu kuruluşudur, eğitimcilerin olduğu yerdir, zararsızdır ve güvenilirdir. Devlet de; biz gençlerimizi Rize’ye gönderiyoruz, Çanakkale’ye gönderiyoruz veli diyor ki, devlet mi gönderiyor? Evet diyoruz ve hemen bize güveniyor o anda götürebilmemiz için kendisine uzattığımız izin belgesini imzalıyor. Yani, bu alanda her türlü eğitim ve kursları, gezi ve sair programları ücretsiz vermesi gerekiyor.

“SADECE İŞİMİ YAPIYORUM, OLMASI GEREKENİ YAPIYORUM”

Sayın Cumhurbaşkanımız makamında da olmasına veya sürekli sahada zaten, ya da halkla birlikte olmasına rağmen halkın kalbine giden bir yolu vardır. Halkla ilişkileri iyidir, halk yaptığı her hizmete ve siyasete, attığı her adıma teveccüh gösteriyor. Sizinle ilgili bir kaç günden beri bir araştırma yapıyorum. Sizi eleştirebilecek bir konu, bir eksikliği bulayım diyorum. Bismil’lilerin çoğunluğu şunu dile getirdi: Sayın Milli Eğitim Müdürümüz Bismil’e Güneş gibi doğdu adeta. Bir bakan ile eşdeğer çalışıyor. Haliyle makamınızla ve Milli Eğitim’in işleyişi ile alakalı bir röportaj olmadığı için, şu soruyu rahatlıkla sorabiliyorum: Bu enerji ve basiretinizin sebebi mucibi nedir?

Aydın Ak: Teşekkür ederim. Biz işimizi yapıyoruz. Sadece işimi yapıyorum, olması gerekeni yapıyorum. Az önce Sayın Cumhurbaşkanımızın sahada olduğunu, sürekli toplantılar içerisinde olduğunu siz de belirttiniz. Sayın Cumhurbaşkanımız biliyorsunuz gücünü milletten alan, gücünü gençlikten alan, gücünü halktan alan, gücünü annelerden alan, gücünü mazlumlardan alan, sadece Türkiye’den tüm ümmetten alan biridir. Sadece ülkemiz değil, tüm müslüman ülkelerin tamamı Türkiyemizi bir çıkış noktası olarak görüyor. Biz mazlumların sesi olabilmek için, biz gençlerimize sahip çıkabilmek için, biz gençlerimizin ailesine, annesine, babasına, Bismil’ine, Diyarbakır’a, bölgesine, vatanına, milletine, bayrağına, namusuna, şerefine layık, bunlara sadık, bunları sevebilecek, çağdaş, uygarlık seviyesinde olabilecek merhalede yetiştirmek için buradayız. Sayın Cumhurbaşkanımız sürekli sahada ise, sürekli toplantılar yapıyorsa her gün değişik yerlerde canlı yayınlarda ise bizim de Reis’imizin can siperane mücadelesine sahip çıkmamız boynumuzun borcudur. Sayın Cumhurbaşkanımız bu kadar çırpınıyorken, benim Bismil sokaklarında dolaşmam halkın derdi ile dertlenmem, eğitimlerinin yanı sıra  her nevi müşkülatlarına eğilmem denizde bir çakıl taşı ile örneklendirilebilir. Sayın Cumhurbaşkanımız, halkın bu kadar teveccühüne mazhar olması sıradan veya tesadüfi bir olay değildir. Biz de bu ümmet, bu millet ve geleceğimiz için Reis’imizin yanında, safında, arkasında yürümek zorundayız. Biz bu ümmetin umudunun yıkılmaması için, onunla birlikte yol almak, O’nun gösterdiği şiara riayet etmekle yükümlü görüyoruz kendimizi. Şu an benim görevim, Bismil’deki tüm okullarda en iyisini fedakarca yapıyoruz. Bismil’ de 130 okulumuz, 122 mahallemiz vardır. Diyarbakır sathında en fazla mahallesi olan ilçe Bismil’dir. Benim bunların hepsini tek tek gidip görmem lazım, gezmem lazım. Eğitim ile benim sorunum, şu an yaptığım çalışma Reis’imizin, Sayın Bakanlarımızın, Sayın Vekillerimizin yanında bir hiçtir. Onlar o kadar çalışıyorken bizde şunu diyoruz: O davalarına, yürüdükleri yollarına, su taşıdıkları değirmene karınca misali bir nebze de olsa su taşımak için gece gündüz çalışacağız. Maksat safımız belli olsun. Bizim safımız nedir? Eğitim kalitesini yükseltmek, bu gençlerimizi kitapla buluşturmak, iyiden olan, doğrudan olan, güçlenen, ilimle uğraşan, bilimle uğraşan gençlerimizi; filmle değil, ilimle uğraşan genç ekollere sahip çıkmalıyız.

“BİZİM ŞİARIMIZ ÇARESİZE ÇARE OLMAKTIR”

Muhtarlarla görüşüyorsunuz, kendi camianızdan; müdür ve öğretmenlerle görüşüyorsunuz. İnsanların kalbine giden yolu nasıl keşfettiniz?

Az önce de dediniz: Biz sokakları gezerken sizinle ilgili acaba eleştirel bir soru çıkarabilir miyim, diye araştırmıştınız. Basın mensuplarının bir görevi de gerçekleri ortaya çıkarmak, sorunun olduğu yerde çözüm bulmak. Aslında adamın hilesini bulmak değil, işin daha iyi olması için gerçeği ortaya çıkarmaktır. Biz mükemmel değiliz, her şeyimizi dört dörtlük seviyeye getirmek için çabalıyoruz. Biz işimizi severek yapıyoruz. Reisimizin görmek istediği seviye bizim için ölçüdür. Bu manada hıncahınç çalışacağız. Bu işle dertlenerek, eğitim çıtamızı yükseltecek sloganı benimser vaziyette herkesle görüşüyoruz. Her gün bizler de burada toplantı yapıyoruz. Şu an gitmediğimiz okul kalmadı, görüşmediğimiz öğretmen kalmadı, görüşmediğimiz muhtar kalmadı, görüşmediğimiz STK’lar kalmadı. Bismil ilçemizin tüm bileşenleri ile tüm kurumları ile uyumlu bir şekilde görüşüyoruz. Özellikle Belediye Başkanlığı’na kayyum atandıktan sonra, belediyeden de eğitim için büyük bir destek aldık. Köylerimiz için prefabrik yapılar aldık. ”Karneni getir, kitabını götür”, kampanyası için kitap aldık. Okullarımızın ihtiyaçlarını karşıladık. Yani eğitim ile dertlenen her kurum yardımcı oluyor. Burada işimizi sevmek de asli görevimizdir. Bizim şiarımız çaresize çare olmaktır. Geleceğimiz olan gençlerin geleceklerinin inşasına beraber katkı sunmaktır.

“BENİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN SAMİMİYETTİR”

Geleceğimizi nasıl görüyorsunuz? Özelde Bismil, Diyarbakır, genelde Türkiye?

Türkiye için ümitvar olduğum şu nokta var: Türkiye’nin gençlerinden ümitvarız. Ülkemizin geleceği, yarınların teminatı olan, şuurlu, imanlı, inançlı gençlerden ümitvarız ama biz gençlerimize hedef aşılamazsak, gençlerimize yarını anlatamazsak, gençlerimize Selahaddini Eyyubi’yi anlatamazsak, Fatih Sultan Mehmed Han’ı anlatamazsak, geçmişimizi bu coğrafyada birlik ve beraberlik içinde, bin yıl nasıl birlikte olduğumuzu, nasıl kardeşçe yaşadığımızı gelecek kuşaklarımıza anlatamazsak, burada türküyle, kürdüyle, arabıyla, gençlerimizi aynı safta buluşturamazsak geleceğimiz karanlıktır. Çünkü şu an, az önce de anlattım bize oyun oynayan şer odakları yedi düvelin gençler üzerinde sinsi planları vardır. Bize de düşen gençlerimizi doğru yönlendirmektir. Haliyle umut vadeden geleceğimizle ilgili de ümitvar olmaktan başka bir çıkış yolumuz da yoktur. Biz ümitvar olacağız, yarına pozitif bakacağız, daha iyi olabilmesi için ne yapılması gerekiyorsa, onunla ilgili projeler üretmemiz lazım. Eğitimin iyi ya da kötü olması sadece eğitimciyi ilgilendirmiyor, sadece o bireyi etkilemiyor, toplumun tamamını etkiliyor, toplumun tamamını kötüye götürüyor ya da iyiye götürüyor. Eğitim alanında herkesin söyleyecek bir lafının olmasının gerektiğini dikte ettirmek istiyorum. Eğitime herkesin sahip çıkması, öğretmene herkesin sahip çıkması gereklidir. Çocuklarımıza, kalemlerine her aile sahip çıkacak ki, geleceğimize sahip çıkabilelim. Bismil İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak dördüncü yılımdayım. Geldiğim ilk yılda TEOG yani yeni adıyla liselere giriş sınavı için üç yılda yaptığımız çalışmalarla ilçemizde 2600 öğrencimiz geçen yıl sınava girdi. Üç yıl içerisinde ortalamamız % 40 arttı. Bireysel anlamda da, kitlesel anlamda da başarımız yüzde 40 arttı. Şu anda bu başarıyı 12. sınıflara uyguluyoruz. Geçen yıl 1359 öğrencimiz mezun oldu. Maalesef 1359 öğrencimizden 112 öğrencimiz üniversiteye girebildi. Bu da yüzde 7,5′ denk geliyor. Bu yıl üniversite sınavına girecek 1529 öğrencimizin tamamına dün itibarı ile deneme sınavı yaptık. Hepsi ile aynı anda ve her hafta deneme sınavları yapacağız. Tüm öğrencilere ben seminer verdim, tüm öğretmenlerimizle toplantı yaptık, tüm velilerimizle irtibata geçtik. Gerek ben, gerek okul müdürlerimiz başarı bir ekip işidir. Sadece Aydın Ak’ın yapabileceği bir şey yoktur. Sadece Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yapabileceği bir şey yoktur. Ekip ruhu ile milletin derdine derman olman, milletimizin sesine ses olan Reisimizin yolunda gitmek için çabalamaktayız. Bu şekli örnek alarak Bismil’de kurumlar arasında uyum sağlayarak çalışıyoruz. Hem Kaymakam Bey, aynı zamanda Belediye Başkanımızla, diğer kurumlarımızla; müftülükle, maliye ile emniyetle, jandarma ile sağlık müdürlüğü ile koordineli bir şekilde çalışıyoruz. Ayrıca muhtarlarımızla da görüşüyoruz. Yani, benim için önemli olan samimiyettir. Eğer biz yaptığımız işte samimi isek, yaptığımız işte dürüst isek, her kurum bize yardımcı olur. Bu gücümüzü ve birliğimizi inançtan alıyoruz, içimizdeki iradeden alıyoruz, bu gücümüzü insanlardan, gençlerden alıyoruz.

“BUGÜN DERTLENMEZSEK NE ZAMAN DERTLENECEĞİZ?”

Hocam galiba size 25. saat lazım. Ailenizle geçirebileceğiniz vakit kalıyor mu?

Şöyle düşünüyorum: Gençlere verdiğimiz seminerlerde diyoruz ki; Yüce Rabbim herkes için eşit bir şey vermiş. Gün 24 saattir. Matematik öğretmeni olduğum için, hemen 60 ile çarpıyorum. 24’ü 60 ile çarptığımızda 1440 dakikamızın olduğunu görüyoruz. Yine 1440’ı 60 ile çarptığımızda 86400 saniyemiz vardır. Her gün bonus olarak hesabımıza geçen 86400 saniyemiz vardır. Bunu nasıl verimli kullanacağız. Bu 86400 saniyeyi yarına ertelemiyorum değil mi?  Gece 12 oldu mu bitiyor. Kontör hesabı vardır buna benzer. Bazı insanlar gece 11’de bizi ararlardı ve derlerdi ki; saat 12’den sonra yanacak kontörlerimiz boşa gitmesin, o yüzden konuşalım. Yani, düşünün boş yere neye arıyorsun diyorduk, cevap; kontörlerimiz yanmasın. Bizim ise gece 12’den sonra yanacak bir zamanımız yok. Bonus olarak ertesi güne aynen devam ediyoruz. Bizim için zaman çok önemlidir. Bu günü iyi değerlendirmemiz lazım. Bu günümüze sahip çıkmazsak, bu gün çalışmazsak, bu gün bu yaşta, dinamik olduğum çağımda dinamik olmazsam, benim genç öğretmenlerim bu gün çalışmazsa ne zaman çalışacak? Bugün dertlenmezsek ne zaman dertleneceğiz?

“GÜCÜMÜZ MİLLETTİR, SESİMİZ GENÇLİKTİR ŞİARIYLA HAREKET ETMEMİZ LAZIMDIR”

Öğrenci ve velilerimize tavsiyeleriniz nelerdir?

Sevgili gençlerimize, geleceklerinin inşasına, öğretmenleri ile birlikte hareket etmelidirler. Kendi yarınlarını düşünmelidirler, okula gitmedikleri zaman veya eğitim aldıkları ve almadıkları zaman, aradaki farkı düşünmemiz için, Yüce Rabbim bize akıl vermiş. Aklımızı da kitap okuyarak geliştirebileceğiz. Toplum olarak araziye ve midemize yatırım yapıyoruz ama gençlerimize, geleceğimiz olan bu gençlerimize yatırım yapmalarını istiyorum. Velilerimize kendi çocuklarına sahip çıkmalarını, çocuklarımızın beyinlerine yatırım yapmalarını, beynin de kitap okuyarak gelişebileceğini, gençlerimizin de harçlıklarını yaralı şekilde kullanıp kitap almalarını istiyorum. Burada biz gerekli kitapları veriyoruz zaten. Belediyeden, kaymakamlıktan, milli eğitimden tedarik edilen veya hayırseverlerden gelen kitapları öğrencilere veriyoruz. Bir de kendi harçlığı ile aldığı kitabı okursa daha özenle okuyacaktır. En iyi dost kitaptır. Kitaplar yarınlarda gelebilecek tüm zararlı alışkanlıklardan çocuğu uzak tutacaktır. Velilerimiz de ileri de rahat etmek istiyorlarsa, aman çocuğum suça bulaşmasın diyorlarsa, aman çocuğum bu gün birine karışır mı, bu gün benim başıma bela getirir mi, aman bu topraktan dolayı birisi çocuğumu öldürür mü, belaya bulaşır mı dememesi için, 60-70 yaşında kafasını rahat bir şekilde yastığa koyması için okutması lazım. Onların eğitimine yatırım yapması lazım. Sadece tarlaya değil, eğitime yatırım yapmaları lazım. Gençlerimize de şunu söylüyoruz, özellikle kız çocuklarımıza şunu söylüyoruz, bacılarımıza şunu söylüyoruz: Siz, yarının anneleri olacaksınız. Yarının genç beyinlerini yetiştireceksiniz, yarının Selahaddini Eyyubi’leri, Fatih Sultan Mehmed Han’ı yetiştirecek anneler olacaksınız. Sizin öz güveniniz olmalı, ileriye dönük hedeflerde ısrarcı olmanızı, okuma ile ilgili her türlü istek ve arzuda olmanızı istiyorum. Önünüze çıkacak hiçbir engel yoktur. Engel varsa da bize başvursunlar. Kız çocuklarımızın okula gitmeleri ile ilgili her türlü inisiyatifi alacağız, her türlü riski alacağız ki, bu çocuklarımıza; dediniz ya yarınlarda umutlu olabilmemiz için gerekenleri yapacağız. Huzurlu, mutlu, umutlu yarınlar için; huzurlu bir gelecek için, barış içerisinde bir gelecek için, kaliteli ve akıllı bir eğitim sistemine riayet gerekiyor. Eğitim şart demiyorum; kaliteli ve akıllı bir eğitim sistemi şarttır. Öğretmeni ile barışık, gençler ile barışık, gençlere hedef aşılayan, gençlere yarını anlatan ve öz güven sahibi olan, hedefi olan gençlik istiyoruz. Biz ilimle bilimle hedefi olan, kendisini geliştiren, gelişime açık olan araştırmaya açık olan bir gençlik istiyoruz. Gençlerimize Bismil’de dört yılda yaptığımız çalışmaların meyvesini alacağımızdan ümitliyiz. Bismil’deki gençlerimizin talebi Bismil Fen Lisesi idi. Biliyorsunuz geçen yıl çok zor şartlarda Türkiye’de 6 Fen Lisesi açıldı. Bir tanesi Bismil Fen Lisesi’dir. Eski Tarım Bakanımız, Ak Parti genel Başkan Yardımcımız Sayın Mehmet Mehdi Eker’in de büyük desteği ile Bismil Fen Lisesi açıldı. Ayrıca Selahaddini Eyyubi Fen ve Sosyal Bilimler Lisesi’ de ilçemize kazandırıldı. Türkiye’de 8 tane açılan okuldan bir tanesi yine Bismil’de açıldı. Bismil’in eğitim çıtası yükseliyor. Sürekli etkinlik yaparak, sahip çıkarak daha iyisini başaracağız. Dünyanın her yerinde süper zeka dediğimiz çocuklar %2’dir. Yaklaşık % 1 kadın, % 1 erkektir. Bu Türkiye’de Suriye’de, Amerika’da da var, İsrail’de de vardır. O zaman biz o % 2 olan süper zeka genç beyinleri bulup, üst kademelere getirmemiz lazım. İşte bu işle dertlenecek ekip olması lazım. Şu an çok şükür biz Milli Eğitim olarak, Sayın Valimizin başkanlığında, İl Milli Eğitim Müdürümüzün başkanlığında sürekli bu toplantıları yapıyoruz. Bu toplantılarımızın tek amacı; Sayın Valimizin dediği; “Eğitim benim sevdamdır” demesini her kurumun ve öğretmenimizin içselleştirmesi lazımdır. Geleceğimiz gençlerdedir,  gücümüz millettir, sesimiz gençliktir şiarıyla hareket etmemiz lazımdır.”

REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Vbet para çekme